Bloğumda "misafir yazar köşesi" yapmaya karar verdim. Etrafımda gezdiği yerleri anlatmak için can atan o kadar çok arkadaşım var ki, ben de onların bu sevdasını paylaşayım istedim. Sadece turist olarak gezmek yerine gözlemleyerek, öğrenerek, hatta yaşayarak gezen gezgin ruhlara hayranım.
İşte onlardan biri de Serkan... Serkan 6 ay boyunca Erasmus Programı kapsamında Stuttgart'ta kaldı. Ancak hiç yerinde durmadı. Öğrenciliğinin vermiş olduğu özgürlükle gezdi tozdu... Yalnızca 6 ay için gittiği Stuttgart, ona Avrupa'nın bir çok şehrinin kapılarını açtı. Umarım bu onun hayatında güzel bir başlangıç olur ve gezgin ruhunu kaybetmeden durmadan gezer gezer... :)
" Budapeşte
Macaristan’ın başkenti olan Budapeşte, farklı
ülkelere gidip farklı kültürlerle haşır neşir olmayı sevenlerin, hayatlarının
bir döneminde mutlaka görmesi gereken bir şehir. 2857 km'lik Tuna nehrinin
havzasını oluşturan ülkeler sıralamasında Romanya’dan hemen sonra Macaristan
geliyor. Burada Tuna Nehri, Budapeşte’yi kalbinden geçerek, Buda ve Peşte olmak
üzere 2 kısma ayırıyor. Buda, Tuna Nehri’nin batısını oluştururken, Peşte ise
doğusunu oluşturuyor.
Peşte kısmında dikkat çeken yerlerin başında
şehrin en büyük kilisesi “Aziz Stephan Bazilikası” geliyor.
Etrafı
restoranlar, eğlence mekanları ve hediyelik eşya dükkanları ile donatılmış
meydan, şehrin kalbi olarak geçiyor. Ayrıca kilisenin kulelerine çıkıp, şehrin
etkileyici manzarasını görmeyi sakın kaçırmayın derim J
Peşte kısmının
en şık sokağının “Andrássy Sokağı” olduğu söylenebilir. Restoranlarının,
mağazalarının ve etkileyici mimarisinin yanında, sokak boyunca tarihteki önemli
insanların heykelleri ile baştan sona bu sokağı yürümek adeta tarihsel bir
yolculuk. Bu sokak üzerindeki “Liszt Ferenc Meydanı”, Maceristan’ın geleneksel
yemeklerinden biri olan “gulaş” başta olmak üzere, yerel mutfağını ve içeceklerini
deneyebileceğiniz arka arkaya birbirinden güzel restoranlara ev sahipliği yapıyor.
Buradaki restoranlar içinde size önerim; “Cafe Vian”. Nefis yemeklerinden yeriniz
kalırsa, kesinlikle “Krem Brüle”sini de denmelisiniz!
Tatlı demişken size bir diğer
önereceğim yer ise; Andrássy Sokağı'nda, Opera Metro Durağı’na 1-2 dakika
mesafedeki “SUGAR! Shop”. Kendilerine özgü yaptıkları leziz tatlıları orada
oturup yiyebilirsiniz ya da istediğiniz kadar alıp, güldüren ve iglinç orijinal
ürünlerin satıldığı hediyelik eşya bölümüne bakıp çıkabilirsiniz. Daha önce
bu konseptte bir yer görmemiş biri olarak,
tekrar Budapeşte’ye geldiğimde mutkala uğrayacağım yerlerin başında geliyor
burası. Çikolatalı tatlılarının tadı hala damağımda!
Yemekten konuyu
açtık ya, boğazına düşkün birisi olarak kendimi tutamıyorum J Bu seferki yerel mutfak önerisi
olmayacak ancak ilginizi çekebileceğini düşünüyorum. “Manga Cowboy” adlı
Amerikan & Japon mutfağını birleştiren bu restoran, müşterilerine adeta
meydan okuyor! Bir düzine “Kill Bill Chicken Wings” yiyebilenin yemeği bedavaya
geliyor ve ismi, fotoğrafı ile birlikte duvara asılıyor. Acıyı çok sevmeme
karşın ben, iki taneden sonra gözlerimde yaşla pes etmek durumunda kaldım!
Bakalım siz ne kadar yiyebileceksiniz… J
Şehir
içinde metro, tramvay ve otobüs ile ulaşım kolaylıkla sağlayabiliyorsunuz.
Fakat, üç günlük ziyaretim boyunca ben, hem mimarisinin güzelliğinden, hem de
sokaklarının tarihi havasından dolayı bu şehirde yürümeyi tercih ettim ve
ulaşım araçlarından hiçbirini kullanmadım...
Gelelim Budapeşte'nin mimari & tarihi açıdan en önemli yerlerinden birine; "Parlamento Binası"
İlk bakışta
insanların gözlerini alamadığı bu yapı Peşte kısmında, Tuna’nın hemen yanında
yer alıyor. 1896’da yapımına başlanan ve 1904’te tamamlanan bu büyüleyici Neo-Gotik
mimarisinin kullanıldığı bina, mimarının bina bitmeden önce kör oluşu gibi
yaşanmışlıklarla daha da etkileyici hale geliyor.
Peşte kısmını bitirmeden ilginç bir yerden daha
bahsetmek isterim: "Kahramanlar Meydanı”.
Önceden bahsi geçen Andrássy Sokağı'nın sonuna gelindiğinde bu görkemli
manzara ile karşılaşıyorsunuz. Ortada görülen “Milenyum Anıtı”. Etrafındakiler
ise 9. Yüzyıl’da Macaristan’ı kuranlar ve Macar tarihinde önemli rol oynamış
kişiler.
Hemen anıtın
etrafına yakından bakarsak da bu görüntüyle karşılaşıyoruz.
Bu meydanın arkasında ise büyük bir kısmı yeşil
alandan oluşmak üzere müze, kilise, yapay göl, restoran ve eğlence yerlerini ve
ayrıca bir şatoyu kapsayan oldukça geniş bir alan bulunuyor.
Fotoğrafın sol tarafındaki şatoya ve sağ
tarafındaki restoran ve barlara, insanların pedallı bot kiralayıp gezebileceği bu yapay göle
köprüden bir bakış…
Tuna Nehri Buda & Peşte diye ayırıyor demiştik,
bunula birlikte bir de şehrin genel planına bakıldığında, kuzey kısmında 2,5km uzunluğunda
ve 500m genişliğinde, Tuna’nın ortasında, küçük sayılabilecek “Margaret Adası”
da ziyaret edilmeye değecek yerlerden biri. Köprüden yürüyerek ya da tramvay/otobüsle
ulaşım kolayca sağlanıyor. Her yerinin yemyeşil olduğu bu adada, barbekü/piknik
yapanlar, spor müsabakalarına gelenler, nehir manzarasında akşam koşusuna
çıkanlar, yüzenler, köpeğini gezdirenler, güneşlenenler… Özellikle pazar
günleri oldukça kalabalık olan bu adacık, insana pozitif enerji veren, günlük yaşamdan kaçabileceğimiz, "Keşe benim de şehrimde böyle bir alan olsa!" dedirtecek bir yer.
Aslında şehrin kalbi, yüzölçümü olarak da daha
büyük olan Peşte’de atıyor denilebilir. Ancak Buda da ondan daha güzel manzara sunan
tepeleri ve küçük birkaç kilisesi ile öne çıkıyor. Buda’dan şehrin kalan
manzarası gerçekten görülmeye değer. Panoramik bakacak olursak böyle bir manzara ile karşılaşıyoruz.
Bu
manzaranın farklı açılardan görülebileceği yerler arasında ise 1265 yılında
yapımı tamamlanan Budin Kalesi -ki burası Mohaç Savaşı’nda Kanuni Sultan
Süleymnan’a yenilen Macar Kralı IV. Bela’nın varis bırakmadan ölmesi üzerine
halkının, seçtiği bir heyetle anahtarını Kanuni’ye verdiği, böylece de Osmanlı
himayesine girmiş olan kale- ve Citadel Tepesi –ki burası da çeşitli ağaç
ve otların arasındaki merdivenden çıkıldığında harika bir manzara ile
karşılaşabileceğiniz bir yer- var.
Budapeşte’nin,
ilginizi sürekli olarak canlı tutan ve gezerken
eğleneceğiniz bir şehir olduğundan kesinlikle eminim.
Son
bir not; yerel içkiler olan Pelinka & Unicum’u da denemeden dönmeyin derim :) "
Sevgiyle kalın...
Ezgi :)
Ezgi :)