18 Eylül 2013 Çarşamba

Misafir Yazarım BUDAPEŞTE'de

   
Bloğumda "misafir yazar köşesi" yapmaya karar verdim. Etrafımda gezdiği yerleri anlatmak için can atan o kadar çok arkadaşım var ki, ben de onların bu sevdasını paylaşayım istedim. Sadece turist olarak gezmek yerine gözlemleyerek, öğrenerek, hatta yaşayarak gezen gezgin ruhlara hayranım.
İşte onlardan biri de Serkan... Serkan 6 ay boyunca Erasmus Programı kapsamında Stuttgart'ta kaldı. Ancak hiç yerinde durmadı. Öğrenciliğinin vermiş olduğu özgürlükle gezdi tozdu... Yalnızca 6 ay için gittiği Stuttgart, ona Avrupa'nın bir çok şehrinin kapılarını açtı. Umarım bu onun hayatında güzel bir başlangıç olur ve gezgin ruhunu kaybetmeden durmadan gezer gezer... :)
 

" Budapeşte

 
 
 
Macaristan’ın başkenti olan Budapeşte, farklı ülkelere gidip farklı kültürlerle haşır neşir olmayı sevenlerin, hayatlarının bir döneminde mutlaka görmesi gereken bir şehir. 2857 km'lik Tuna nehrinin havzasını oluşturan ülkeler sıralamasında Romanya’dan hemen sonra Macaristan geliyor. Burada Tuna Nehri, Budapeşte’yi kalbinden geçerek, Buda ve Peşte olmak üzere 2 kısma ayırıyor. Buda, Tuna Nehri’nin batısını oluştururken, Peşte ise doğusunu oluşturuyor.


Peşte kısmında dikkat çeken yerlerin başında şehrin en büyük kilisesi “Aziz Stephan Bazilikası” geliyor. Etrafı restoranlar, eğlence mekanları ve hediyelik eşya dükkanları ile donatılmış meydan, şehrin kalbi olarak geçiyor. Ayrıca kilisenin kulelerine çıkıp, şehrin etkileyici manzarasını görmeyi sakın kaçırmayın derim J



 

Peşte kısmının en şık sokağının “Andrássy Sokağı” olduğu söylenebilir. Restoranlarının, mağazalarının ve etkileyici mimarisinin yanında, sokak boyunca tarihteki önemli insanların heykelleri ile baştan sona bu sokağı yürümek adeta tarihsel bir yolculuk. Bu sokak üzerindeki “Liszt Ferenc Meydanı”, Maceristan’ın geleneksel yemeklerinden biri olan “gulaş” başta olmak üzere, yerel mutfağını ve içeceklerini deneyebileceğiniz arka arkaya birbirinden güzel restoranlara ev sahipliği yapıyor. Buradaki restoranlar içinde size önerim; “Cafe Vian”. Nefis yemeklerinden yeriniz kalırsa, kesinlikle “Krem Brüle”sini de denmelisiniz!

 
Tatlı demişken size bir diğer önereceğim yer ise; Andrássy Sokağı'nda, Opera Metro Durağı’na 1-2 dakika mesafedeki “SUGAR! Shop”. Kendilerine özgü yaptıkları leziz tatlıları orada oturup yiyebilirsiniz ya da istediğiniz kadar alıp, güldüren ve iglinç orijinal ürünlerin satıldığı hediyelik eşya bölümüne bakıp çıkabilirsiniz. Daha önce bu  konseptte bir yer görmemiş biri olarak, tekrar Budapeşte’ye geldiğimde mutkala uğrayacağım yerlerin başında geliyor burası. Çikolatalı tatlılarının tadı hala damağımda!
 
Yemekten konuyu açtık ya, boğazına düşkün birisi olarak kendimi tutamıyorum J Bu seferki yerel mutfak önerisi olmayacak ancak ilginizi çekebileceğini düşünüyorum. “Manga Cowboy” adlı Amerikan & Japon mutfağını birleştiren bu restoran, müşterilerine adeta meydan okuyor! Bir düzine “Kill Bill Chicken Wings” yiyebilenin yemeği bedavaya geliyor ve ismi, fotoğrafı ile birlikte duvara asılıyor. Acıyı çok sevmeme karşın ben, iki taneden sonra gözlerimde yaşla pes etmek durumunda kaldım! Bakalım siz ne kadar yiyebileceksiniz… J
 
 
 
Şehir içinde metro, tramvay ve otobüs ile ulaşım kolaylıkla sağlayabiliyorsunuz. Fakat, üç günlük ziyaretim boyunca ben, hem mimarisinin güzelliğinden, hem de sokaklarının tarihi havasından dolayı bu şehirde yürümeyi tercih ettim ve ulaşım araçlarından hiçbirini kullanmadım...
 
 
Gelelim Budapeşte'nin mimari & tarihi açıdan en önemli yerlerinden birine; "Parlamento Binası"
İlk bakışta insanların gözlerini alamadığı bu yapı Peşte kısmında, Tuna’nın hemen yanında yer alıyor. 1896’da yapımına başlanan ve 1904’te tamamlanan bu büyüleyici Neo-Gotik mimarisinin kullanıldığı bina, mimarının bina bitmeden önce kör oluşu gibi yaşanmışlıklarla daha da etkileyici hale geliyor.
 
Peşte kısmını bitirmeden ilginç bir yerden daha bahsetmek isterim: "Kahramanlar Meydanı”. Önceden bahsi geçen Andrássy Sokağı'nın sonuna gelindiğinde bu görkemli manzara ile karşılaşıyorsunuz. Ortada görülen “Milenyum Anıtı”. Etrafındakiler ise 9. Yüzyıl’da Macaristan’ı kuranlar ve Macar tarihinde önemli rol oynamış kişiler.
 
 
Hemen anıtın etrafına yakından bakarsak da bu görüntüyle karşılaşıyoruz.
 
Bu meydanın arkasında ise büyük bir kısmı yeşil alandan oluşmak üzere müze, kilise, yapay göl, restoran ve eğlence yerlerini ve ayrıca bir şatoyu kapsayan oldukça geniş bir alan bulunuyor. 
 
 
 Fotoğrafın sol tarafındaki şatoya ve sağ tarafındaki restoran ve barlara, insanların pedallı bot kiralayıp gezebileceği bu yapay göle köprüden bir bakış…
 
 
Tuna Nehri Buda & Peşte diye ayırıyor demiştik, bunula birlikte bir de şehrin genel planına bakıldığında, kuzey kısmında  2,5km uzunluğunda ve 500m genişliğinde, Tuna’nın ortasında, küçük sayılabilecek “Margaret Adası” da ziyaret edilmeye değecek yerlerden biri. Köprüden yürüyerek ya da tramvay/otobüsle ulaşım kolayca sağlanıyor. Her yerinin yemyeşil olduğu bu adada, barbekü/piknik yapanlar, spor müsabakalarına gelenler, nehir manzarasında akşam koşusuna çıkanlar, yüzenler, köpeğini gezdirenler, güneşlenenler… Özellikle pazar günleri oldukça kalabalık olan bu adacık, insana pozitif enerji veren, günlük yaşamdan kaçabileceğimiz, "Keşe benim de şehrimde böyle bir alan olsa!" dedirtecek bir yer.
 
 
Aslında şehrin kalbi, yüzölçümü olarak da daha büyük olan Peşte’de atıyor denilebilir. Ancak Buda da ondan daha güzel manzara sunan tepeleri ve küçük birkaç kilisesi ile öne çıkıyor. Buda’dan şehrin kalan manzarası gerçekten görülmeye değer. Panoramik bakacak olursak böyle bir manzara ile karşılaşıyoruz.
 
 

Bu manzaranın farklı açılardan görülebileceği yerler arasında ise 1265 yılında yapımı tamamlanan Budin Kalesi -ki burası Mohaç Savaşı’nda Kanuni Sultan Süleymnan’a yenilen Macar Kralı IV. Bela’nın varis bırakmadan ölmesi üzerine halkının, seçtiği bir heyetle anahtarını Kanuni’ye verdiği, böylece de Osmanlı himayesine girmiş olan kale- ve Citadel Tepesi –ki burası da çeşitli ağaç ve otların arasındaki merdivenden çıkıldığında harika bir manzara ile karşılaşabileceğiniz bir yer- var.  
 
Budapeşte’nin, ilginizi sürekli olarak canlı tutan ve gezerken eğleneceğiniz bir şehir olduğundan kesinlikle eminim.
 
Son bir not; yerel içkiler olan Pelinka & Unicum’u da denemeden dönmeyin derim :) "
 
Sevgiyle kalın...

Ezgi :) 
 

 





1 yorum:

Adsız dedi ki...

Gerçekten keyif aldığım bir yazı oldu ya bilgilendirici oldu. Deneyimlerinizi güzel aktarmışsınız ellerinize sağlık bir çok kişiye ben dahil yardımcı olabilecek yazı dahasını bekliyoruz efendim. Uçak biletleri
hakkında da bilgi istiyoruz