15 Nisan 2013 Pazartesi

Stockholm Nasıl Bir Şehir?


Kuzey Avrupa Ülkeleri'nden biri olan İsveç'ten bahsetmek istiyorum size bu yazımda. İsveç, özellikle de başkenti olan Stockholm, modern yaşam tarzı ve güzel insanlarıyla okadar büyüledi ki beni, hiç geri dönmek istemedim. Her gittiğimiz mekanda bizi "Hej" (Merhaba) diye karşıladılar. Kış mevsimi uzun sürmesine ve havanın daha erken kararmasına rağmen, İsveç insanı çok güler yüzlü. Yaz aylarında ise güneşi kaçırmamak için tüm planlarını güneşe göre yapıyorlar. Bebek arabasını kapan dolaşmaya çıkıyor sokaklara. Diğer Avrupa Ülkeleri'nden çok başka İsveç...

Lufthansa Havayolları ile Münich aktarmalı yolculuğumuz toplamda 4 buçuk saat sürdü. Arlanda Havaalanı'ndan "Arlanda Express"e, yani hızlı trene binerek 20 dakika sonra merkez tren istasyonu olan "T-Centralen"e geldik. Stockholm'deki gezimiz 6 gün süreceği için nasıl olsa yine trene bineriz diye 16 kuponluk bir bilet aldık. (180 İsveç Kronu) Yani TL olarak yaklaşık 50TL ye denk geliyor, ki bu da evet biraz fiyatlı, çünkü İsveç pahalı bir ülke. Kendilerine göre hayat standartları okadar yüksek ki, bundan, bir tek bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden gelen turistlerin canı yanıyor.

Kalacağımız yer Liljeholmen'deydi. Burası, merkez tren istasyonundan trenle yalnızca 12 dakikalık mesafede, küçük ama şahane bir yerleşim alanı. Trekanten Gölü'nde dinlendirici bir yürüyüş ya da Marievik Sahili'nde çimde yayılma keyfi yapabilirsiniz. Eğer hava biraz güneşliyse sahilde denize girenleri bile görebilmeniz mümkün :)

Gezdiğimiz yerler ile ilgili ayrıntılı bilgilere geçmeden önce biraz Stockholm hakkında bilgilenelim:
İsveç'in başkenti olan bu şehi,r anakara dışında 14 tane daha ada ve onları birleştiren kanallardan oluşmuş. Bu yüzden Stockholm'e "Kuzeyin Venediği" bile deniyor. İsveç nüfusunun çoğu başkentte yaşamasına rağmen, sayıları yalnızca 2 milyon. Sürekli yenilenen kent, kültür, ekonomi, ticaret ve eğitimde dünyada ilk sıralarda yer alıyor.

Böylece insanlar mutlu ve sağlıklı! Bu insanların arasından geçerek her neredeyseniz metroya binerek T-Centralen'e gelebilirsiniz. Kültür Huset (Kültür Evi) çıkışından çıkıp, Drottningaten (Kraliçe'nin Yolu) üzerinden yürüyerek Gamla Stan'a (Eski Şehir) ulaşabilirsiniz. Gezdiğiniz yol boyunca birçok alışveriş yapabileceğiniz değişik tarzda mağazalar bulabilirsiniz. İkea Markası'nın İsveç'e ait olduğunu da düşünürsek, tüm mağazaların aynı yapıda ve ürünlerin aynı pazarlama şekline sahip olduğunu farkedebilirsiniz. Herşey basit ama kullanışlılık ön planda tutuluyor. İsveç tasarımlarında yaratıcılık hat safhada :) Stockholm'deyken yalnızca dükkanların fotoğraflarını bile çekseniz size güzel bir albüm çıkar döndüğünüzde.
Ortaçağın tüm İskandinav mimarisinin izlerini taşıyan bu Eski Şehir-Gamla Stan'da meclisi ve de devamında Belediye Sarayı (Royal Palas) görebilirsiniz. Etrafta at üzerinde mavi üniformalarıyla nobet değiştirmeye giden askerlere rastlayacaksınız büyük ihtimalle. Hatta şaşırmayın, aralarında bayanların da olduğunu görebilirsiniz.
    
Bir gününüzü de dünyada ilk olan Açık Hava Müzesi'ni (Skansen) görmeye ayırın derim. Yürüyüş planınızı bizimkine benzer şekilde yapabilirsiniz. Östermalm Semti'nden geçip- ki burası Nişantaşı'na benzeyen pahalı mağazaların ve restaurantların bulunduğu bir yer- Strandvagen (Sahil Yolu) üzerinden Djurgarden'e varabilirsiniz. Müzeye ulaşmak için teleferikle tepeye çıkmalısınız. Skansen haritasını takip ederseniz eski köy evlerinin, sokaklarının olduğu ve ilginç hayvanların bulunduğu barınaklarla karşılaşacaksınız. Burası Avrupa'nın 17. ve 18. yüzyıllarına ait köy yaşantısını yansıtıyor. Bizim şansımıza gittiğimiz dönem Paskalya tatiline denk geliyordu. Bu yüzden heryerde "Karring" (kocakarı) denilen kıyafetleri giymiş küçük kız çocukları vardı. Tüm standlarda başları desenli eşarplarla örtülmüş, yanakları kırmızı kırmızı kızlar, rengarenk boyalı yumurtalar satıyorlardı. Tabi bir de cam üfleme sanatının yapıldığı atölyeye de gitmelisiniz. Turistlerin çok ilgisini çeken bu alanda, camın nasıl yapıldığını ve şekillendiğini anlatan keyifli bir şov izleyebilirsiniz. 




Aynı güne bir de Vasa Müzesi'ni (Vasa Museet) sığdırmıştık, çünkü aynı ada üzerinde bulunuyorlar. Bu müze bir gemiden oluşuyor. Bu savaş gemisi 17. yüzyılda Stockholm'den ayrılmak üzereyken şiddetli bir fırtına nedeniyle 150 mürettebatın 33'ü ile birlikte suların derinliklerine gömülmüş ve yeniden yeryüzüne 333 yıl sonra yani 1900'lü yıllarda çıkarılmış. Geminin %95'inin orjinal parçalarıyla sergilendiğini ve tarihi olduğu gibi yansıttığını göreceksiniz. Bu büyülü geçmişe yolculuğu kaçırmayın derim :)

Dönüş yolunu müzenin yakınından geçen tramvay ile yaptık ve yine başladığımız nokta olan Östermalm'e geldik. Mağazaların büyüsüne kapılmadan T-Centralen'i bulabilirseniz, gideceğiniz yere kolaylıkla yine metro aracılığıyla ulaşabilirsiniz :)
Müzelerden bahsetmişken Stockholm'ün en bilinen müzesi "National Museum"ı (Ulusal Müze) anlatmadan olmaz. Yine yolumuz T-Centralen'den başlayıp, Kungstradgarden'i takip ederek müzenin olduğu caddede bitti. Burası tablolardan ve ilginç tasarımlardan oluşuyor. Özellikle 2. katta zamanla değişen temaların yansıtıldığı heykeller ve farklı sanat eserleri var. En güzeli de müze, farklı dönemlerde farklı konuları ele alarak ilginç eserlere de ev sahipliği yapıyor. Sizin gideceğiniz dönemde bakalım ne denk gelecek?

Stockholm'de hiç aç kalmadığımızı da belirtmek isterim. Bazı ülkelerde damak tadımıza pek uymayan tadlar ve alışkanlıklar yüzünden zor zamanlar geçirdiğimiz için İsveç bu açıdan bizi çok mutlu etti. Bir çoğumuz biliyordur artık İkea sayesinde; İsveç Köftesini... Yanında Lingon reçeli ve kahverengi soslarını... Bunun dışında, farklı ülkelerden göç aldığı için bünyesinde çok değişik kültürlerin mutfaklarını da barındırıyor. En fazla İtalyan ve Fransız mutfaklarını görmeniz mümkün. Ayrıca marketlerde her çeşit peynir, salam, sosis ve balığa rastlayabiliyorsunuz. Sebzeler isteğe göre azar azar paketlenmiş şekilde satılıyor.



Kahve! Şahane kahveleri var! Özellikle en büyük kahve zincirleri "Wayne's Coffee"! Ama bunun dışında da herhangi bir küçük kafeye bile gitseniz, günün en güzel anını yaşayabilmeniz için sıcacık kahveniz leziz...



Gittiğim yerler arasında, en çok keyif aldığım yer Stockholm'dü... Yeniden gitmeyi çok isterim... Hele şimdi minik kuzenime...

Bir sonraki gezimin hatıralarıyla görüşmek üzere...
Sevgiyle Kalın...

Ezgi :)