6 Ağustos 2013 Salı

Roma'da Gezilecek Yerler (Part III)

 

Roma'daki Son Duraklarımız...

Roma başlı başına ayrı bir dünya bence. Her yerini ayrı ayrı anlatmak istediğim için bu kadar uzun sürdü. O kadar çok fotoğraf var ki elimde, hepsini yayınlamak istiyorum. Bu yüzden bölüm bölüm yapmakta fayda görmüştüm. Merak edenler için, işte diğer yazılarım;
 


Bugün de Roma'daki gezimizin son bölümünü anlatmak istiyorum. Aşk Çeşmesi, İspanyol Merdivenleri, Kolezyum, Vatikan gibi turistlerin çoğunlukta olduğu yerlerde gezme işlerimiz bittiğine göre, artık Roma'nın daha sakin ve daha bohem hayatını görmeye hazırız demektir.
 
Trastevere Semti, bütün o gezdiğimiz tarihi mekanların tam karşı tarafında yer alıyor. Hatta Tüm Roma'yı boydan boya geçen Tiber Nehri'nin de öbür yakası burası. Biz Vatikan'dan sonra vakit ayırabildik bu güzel semte. Nehrin kenarından dar sokakları ve yemyeşil çevreyi seyre dalarak yürüdük. Hiç yorulmadan görmek istediğimiz her şeyi elimizle koymuş gibi kolaylıkla bulabildik.
 
Ortaçağ'da Yahudi mahallesi olan bu yer, 1960'lı yıllarda Amerikalı müzisyen ve ressamların mekanı olmuş. Parke sokakları ve bit pazarına benzer çeşit çeşit stantların, ilginç objeler ve antikaların bulunduğu mekanları geçerseniz merkeze ulaşıyorsunuz. Doğallık ve sadelik ön planda buralarda, bu yüzden de her şeyin ayrı bir havası var. Daha saymak gerekirse manav, berber, tamirci, çiçekçi gibi görmeyi unuttuğumuz küçük esnaf bizi karşılıyor. Tıpki bir film platosundaymışsınız gibi... 




Minik bir kafeye oturup kahvemizi de içtikten sonra Santa Maria Bazilikası'na doğru yol aldık. 3. yüzyılda yapılmış Roma'nın en eski kiliselerinden olan bu yerin etrafında geleneksel İtalyan yemeklerinin tadına bakabileceğiniz çok şirin restoranlar var. Dar ara sokakları gezerken inanın çok yorulacaksınız ama etrafta dinlenebileceğiniz bir çok meydan bulabilirsiniz. Bunlardan biri bizim de seçtiğimiz, kilise sonrası hayallere dalma meydanı;"Piazza Di Pcinula".
 
Ne kadar gezerseniz Trastevere semtinde o kadar aşık oluyorsunuz. Evinize döndüğünüzde bile aklınızın bir köşesinde eminim tekrar bu büyülü yere gelme fikri hep saklı duracak...  
 
Hayal kurmanın sınırı yok... Bu yüzden dinlendiğimiz meydanın yani "Piazza Di Pcinula"nın hemen yanındaki "Ponte Palatino" isimli köprüden karşı tarafa geçip bir sonraki durağımıza yolculuk etmeye karar verdik... Ve Circo Massimo" arenasına doğru yola çıktık. Burası yine tüm Roma boyunca karşımıza çıkan bir çok geniş meydandan birisiydi. 2. yüzyılda halk oyunları ve festivallerin düzenlendiği bu yer, İ.Ö. Jül Sezar tarafından araba yarışlarının yapıldığı ve çok sayıda izleyicinin katıldığı bir arenaymış. Hatta filmlerden de hatırlayacağımız gibi yan yana dizilmiş, birbiriyle kıyasıya yarışan araba sürücülerinin ölümleriyle bile sonlanabilen bir yarış düzenlenirmiş.
 
Şimdilerde ise bu geniş alanda yalnızca toprak bir saha görülmekte. Bununla birlikte günümüzde de bu alan pek çok faaliyet için ev sahipliği yapmış. Örneğin; 2005 yılında Live&Roma Konseri, 2006 Dünya Kupası'nı İtalyanların kazanması sonucundaki kutlamalar, 2007 yılında da Rock grubu olan Genesis'in ücretsiz konseri bu alanda gerçekleşmiş.  

 

Roma'nın en güzel yanlarından biri de tarihi anlamakta zorlanmıyor oluşumuz. Çünkü hangi eserin ya da tarihi mekanın yanına gidersek gidelim, hemen eserin yanı başında ilk yıllarındaki gerçek fotoğrafı, bilgileriyle birlikte sergilenmiş halde bulabiliyorsunuz. Bu yüzden önünde durduğunuz her noktada hayal kurmamak içten bile değil. Bir an bile olsa siz de milattan önceki yıllara kayıp gidebiliyorsunuz...       
 
Sevgimle Kalın...
 
Ezgi:)